28 Eylül 1952 de babasının geçici görevli bulunduğu Ordu'da doğdu. 3 sene sonra görev bitince aile Ankara'ya döndü. Babası Behçet Sinkil (Mimar), annesi Süheyla Sinkil (TRT'nin ilk TV prodüktörlerinden) kız kardeşi Nurdan Sinkil'dir (Devlet Opera ve Balesi emekli Bale Sanatçısı / Eğitmen / Koreograf). Asker Ressamlar Derneği'nin kurucularından Ressam İhsan Çanakkaleli'nin (1886-1966) torunudur. Sanatçının 66 yıllık yaşamının yaklaşık 20'şer yılı Ankara'da, İstanbul'da ve Antalya'da geçmiştir.
Sinkil ilkokulu Ulubatlı Hasan İlkokulu ve Özel Gönen Koleji'nde, ortaokul ve liseyi Ankara TED Koleji'nde okuduktan sonra 1973'te Gazi Eğitim Enstitüsü'nün resim bölümüne girer. Mürşide İçmeli ve Mustafa Ayaz hocaları olur. 1976'da mezun olduktan sonra mecburi hizmet kapsamında gittiği Manisa'nın Soma ilçesinde, kendi deyimiyle "Öğretmeyi ve imkansızlıklar içindeki pırıl pırıl gençleri" çok sever. Ertesi yıl daha kapsamlı bir eğitim almak isteği ile İstanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi'ne başvuru yapar. 2. sınıftan kabul edilince ilerde ömrünün sonuna kadar yürüteceği 'Murat Hoca' vasfına bir süreliğine ara vererek İstanbul'a taşınır.
Akademi'nin Neşet Günal Atölyesi'nde Mehmet Güleryüz'ün öğrencisi olur (1978-1982). 1979'da 2. İstanbul Sanat Bayramı kapsamında Akademi'nin Osman Hamdi Bey Salonu'nda açılan "Yeni Eğilimler Sergisine" iyice eskimiş, yırtılıp bantlanmış, tanınmayacak haldeki 5 liraları boyayarak yaptığı resimleriyle katılır. Daha sonra, artık tuval parçalarından banknot boyutunda "Sinkil Parası" adını verdiği yağlıboya resimlerini yapmaya devam edecek, resim çevresinin dikkatlerini çekecek hatta Sinkil Paralarını dolaşıma sokarak resim malzemelerini, mutfak ihtiyacını alacak, arkadaşlarını davet ettiği lokantada hesabı da ödeyecektir.
Öğrenciliğinin büyük bir kısmında, baba dostu Şazi Sirel'in yeğeni olduğu Avni Lifij'in eşi Ressam Harika Lifij'in evinde kalır. Avni Lifij'in resimleriyle buluştuğu bu evde, Harika hanımın kendisine verdiği odayı atölye yaparak yatağını koridora serince, evin diğer kısmına yatağının üstünden takla atarak geçmesini Antalya'da son döneminde yaptığı "Geri Dönüş" serisinde görebiliyoruz.
Akademi'den mezun olunca Yıldız Teknik Üniversite'sinin yaz kursunda ve Bilsak'ta hocası Mehmet Güleryüz'ün asistanlığını yapar. 80'li yıllarda Yeni Dışavurumcu üslupta resimler yapar. Bu kavramı nasıl algıladığını basına verdiği bir röportajda; resimlerine ilk bakışta bir yorum yapılamamasını tercih ettiğini söyleyerek ve "...Kolay olan, kolay anlaşılır. Oysa ben yoğunluğu, sürekliliği aynı zamanda değişkenliği olan resimleri seviyorum. Zor olanı yapmak istiyorum. Dışavurumculuk işte bunun adı" diyerek ifade eder.
İlk kişisel sergisini 1986'da Berk Sanat Galerisi'nde açtıktan sonra, Galeri BM, Galeri Nev, Urart, Siyah Beyaz, Tokyo'da ve Maçka Sanat Galerisi gibi önemli sanat mekanlarında ve 1989'da 2. Uluslararası İstanbul Bienali kapsamında katıldığı Genç Kuşak" sergileriyle, hakkında basında çıkan yazılarla, dönemin öne çıkan ressamlarından olmuştur. O, üretimini daima sanat piyasasının genel beğenisine uymayı reddeden, özgürlük, özgünlük ve içtenliği ön planda tuttuğu sanat anlayışı ile ortaya koyan bir sanatçıdır. 1990-92 yıllarında yüzlerce yarattığı, yüzlercesini de yakıp yok ettiği "Mavi Seri" resimlerinden sonra belki kendinden, belki de kendi anlayışıyla uyuşmayan resim piyasasından umduğunu bulamayarak resim yapmayı bırakır. Altı yıl sadece öğretmeye devam eder ve 1997'de yaşamında köklü bir değişim yapmak isteğiyle İstanbul'u terk ederek anne ve babasının bulunduğu, arkeolojisi, doğası, sakinliği ve sade insanlarıyla sevdiği Antalya'ya taşınır.
1997'den itibaren artık yaşamında yeni bir sayfa açmıştır. Arkasına bakmadan, öne çıkmadan, sessiz sakin tekrar resim üretmeye başlar. Az sayıda sergi açar, bir yandan da severek yetiştirdiği öğrencileriyle dostluklar kurarak tüm yaşamlarını yönlendirici etkiler bırakır. Her zaman inandığı gibi yaşamış, inandığı gibi üretmiş olan sanatçının yaşamı, aynı gün art arda kaybettiği anne ve babasının vefatından günler sonra, 19 Mayıs 2018'de 66 yaşındayken, atölyesinde geçirdiği kalp kriziyle son bulur.
Sanatçının öldüğünde arkasında bıraktığı eserlerin çokluğu ve kronolojik düzende saklamış olması yakınlarını şaşırtmış, bu düzen, ardından yapılan eserlerinin arşivleme, kitap, website, sergi çalışmalarına ışık tutmuş, tüm bu işleri ağabeyinin yakın arkadaşlarıyla birlikte yapmak için, kardeşi Nurdan Sinkil'i cesaretlendiren bir etken olmuştur.
Sinkil ilkokulu Ulubatlı Hasan İlkokulu ve Özel Gönen Koleji'nde, ortaokul ve liseyi Ankara TED Koleji'nde okuduktan sonra 1973'te Gazi Eğitim Enstitüsü'nün resim bölümüne girer. Mürşide İçmeli ve Mustafa Ayaz hocaları olur. 1976'da mezun olduktan sonra mecburi hizmet kapsamında gittiği Manisa'nın Soma ilçesinde, kendi deyimiyle "Öğretmeyi ve imkansızlıklar içindeki pırıl pırıl gençleri" çok sever. Ertesi yıl daha kapsamlı bir eğitim almak isteği ile İstanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi'ne başvuru yapar. 2. sınıftan kabul edilince ilerde ömrünün sonuna kadar yürüteceği 'Murat Hoca' vasfına bir süreliğine ara vererek İstanbul'a taşınır.
Akademi'nin Neşet Günal Atölyesi'nde Mehmet Güleryüz'ün öğrencisi olur (1978-1982). 1979'da 2. İstanbul Sanat Bayramı kapsamında Akademi'nin Osman Hamdi Bey Salonu'nda açılan "Yeni Eğilimler Sergisine" iyice eskimiş, yırtılıp bantlanmış, tanınmayacak haldeki 5 liraları boyayarak yaptığı resimleriyle katılır. Daha sonra, artık tuval parçalarından banknot boyutunda "Sinkil Parası" adını verdiği yağlıboya resimlerini yapmaya devam edecek, resim çevresinin dikkatlerini çekecek hatta Sinkil Paralarını dolaşıma sokarak resim malzemelerini, mutfak ihtiyacını alacak, arkadaşlarını davet ettiği lokantada hesabı da ödeyecektir.
Öğrenciliğinin büyük bir kısmında, baba dostu Şazi Sirel'in yeğeni olduğu Avni Lifij'in eşi Ressam Harika Lifij'in evinde kalır. Avni Lifij'in resimleriyle buluştuğu bu evde, Harika hanımın kendisine verdiği odayı atölye yaparak yatağını koridora serince, evin diğer kısmına yatağının üstünden takla atarak geçmesini Antalya'da son döneminde yaptığı "Geri Dönüş" serisinde görebiliyoruz.
Akademi'den mezun olunca Yıldız Teknik Üniversite'sinin yaz kursunda ve Bilsak'ta hocası Mehmet Güleryüz'ün asistanlığını yapar. 80'li yıllarda Yeni Dışavurumcu üslupta resimler yapar. Bu kavramı nasıl algıladığını basına verdiği bir röportajda; resimlerine ilk bakışta bir yorum yapılamamasını tercih ettiğini söyleyerek ve "...Kolay olan, kolay anlaşılır. Oysa ben yoğunluğu, sürekliliği aynı zamanda değişkenliği olan resimleri seviyorum. Zor olanı yapmak istiyorum. Dışavurumculuk işte bunun adı" diyerek ifade eder.
İlk kişisel sergisini 1986'da Berk Sanat Galerisi'nde açtıktan sonra, Galeri BM, Galeri Nev, Urart, Siyah Beyaz, Tokyo'da ve Maçka Sanat Galerisi gibi önemli sanat mekanlarında ve 1989'da 2. Uluslararası İstanbul Bienali kapsamında katıldığı Genç Kuşak" sergileriyle, hakkında basında çıkan yazılarla, dönemin öne çıkan ressamlarından olmuştur. O, üretimini daima sanat piyasasının genel beğenisine uymayı reddeden, özgürlük, özgünlük ve içtenliği ön planda tuttuğu sanat anlayışı ile ortaya koyan bir sanatçıdır. 1990-92 yıllarında yüzlerce yarattığı, yüzlercesini de yakıp yok ettiği "Mavi Seri" resimlerinden sonra belki kendinden, belki de kendi anlayışıyla uyuşmayan resim piyasasından umduğunu bulamayarak resim yapmayı bırakır. Altı yıl sadece öğretmeye devam eder ve 1997'de yaşamında köklü bir değişim yapmak isteğiyle İstanbul'u terk ederek anne ve babasının bulunduğu, arkeolojisi, doğası, sakinliği ve sade insanlarıyla sevdiği Antalya'ya taşınır.
1997'den itibaren artık yaşamında yeni bir sayfa açmıştır. Arkasına bakmadan, öne çıkmadan, sessiz sakin tekrar resim üretmeye başlar. Az sayıda sergi açar, bir yandan da severek yetiştirdiği öğrencileriyle dostluklar kurarak tüm yaşamlarını yönlendirici etkiler bırakır. Her zaman inandığı gibi yaşamış, inandığı gibi üretmiş olan sanatçının yaşamı, aynı gün art arda kaybettiği anne ve babasının vefatından günler sonra, 19 Mayıs 2018'de 66 yaşındayken, atölyesinde geçirdiği kalp kriziyle son bulur.
Sanatçının öldüğünde arkasında bıraktığı eserlerin çokluğu ve kronolojik düzende saklamış olması yakınlarını şaşırtmış, bu düzen, ardından yapılan eserlerinin arşivleme, kitap, website, sergi çalışmalarına ışık tutmuş, tüm bu işleri ağabeyinin yakın arkadaşlarıyla birlikte yapmak için, kardeşi Nurdan Sinkil'i cesaretlendiren bir etken olmuştur.